Bir dağ köyünde 32 yıl önce yaşanmış bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hikâye Toros dağlarında bir orman köyünde geçiyor. Güneyyaka köyünde Hüseyin Ali isminde bir vatandaş her seçimde Muhtar olmayı hayal ediyor ama yeterli desteği bulamadığı için aday olmaya cesaret edemiyor. Oldukça becerikli olan Bakırcı lakaplı Hüseyin Ali, marangozluk, duvar ustalığı, Çift- çubuk gibi konularda çok ustaymış köyde herkes işlerini Bakırcıya yaptırıyor. Gel zaman git zaman aradan yıllar geçiyor. Bakırcı artık torun, torba sahibi tecrübeli bir kişi olarak köyün akil insanları arasında sayılıyor. Bakırcı 1989 yılında yapılan yerel seçimlerde Muhtar adayı olduğunu açıklıyor. Köylüler çok olumlu karşılıyor hatta o kadar seviniyorlar ki Bakırcının karşısına aday bile çıkartmıyorlar, Bakırcı tek aday olarak köye muhtar oluyor.
Bakırcı Muhtar olur olmaz başka bir kimliğe bürünüyor, başlar Güneyyaka köylülerine zulüm etmeye… Babil kralı Hamurabi misali köylüye akıl almaz yasaklar koyuyor. Köyün içine köpek bırakmak yasak, yukarı dağda keçi gütmek yasak, İneklerinize sahip çıkın belli saatlerde köyün içinde gezebilir gibi, akla hayale sığmayan bir sürü uygulama getirir. Köylüyü canından bezdirir. Birkaç kişiyle kavga eder mahkemelik olur.
Ama ne gam..! Bakırcı akıllanmaz ve elindeki muhtar mührünün gücü ile önüne gelenle sürtüşmeye devam eder. Köylünün yaşadığı muhtar bakırcı sıkıntısı 90lı yılların başına kadar bu şekilde gider. Toroslar da ki dağ köylerinde evlere içme suyu alınmaya başlar. Güney yaka köyü’nün içme suyu da ihale edilir ve Çorumlu bir müteahhit alır. Çorumlu müteahhit köylüler tarafından çok sevilir. Lakabı kör müteahhit olan şahıs köylülerin ufak tefek ricalarını kırmaz köylü ile iyi diyaloglar kurar içme suyu inşaatında çalıştıracağı işçileri de köylülerden seçer dışarıdan eleman getirmez. Bu durumdan rahatsız olan muhtar bakırcı kör müteahhit’e sataşmak için fırsat kollamaya başlar. Fakat uygun bir bahane bulamayınca kendi evinin önünden geçen içme suyu hattının yerinin yanlış olduğunu söyler ve müteahhit’e boruların yerini değiştirmesini söyler. Kör müteahhit böyle bir şeyi yapamayacağını elindeki resmi plana uymazsa hak edişi devletin ödemeyeceğini boruların yerinin değiştirilemeyeceğini saatlerce anlatır. Fakat Bakırcı ısrar etmeye devan eder. Israrının üslubunu gittikçe sertleştiren Bakırcı müteahhit’e küfür eder. Müteahhit avlunun harımından çektiği odunu muhtarın kafasına indirir muhtarı olduğu yere serer… Muhtarı kanlar içinde gören müteahhit koşarak olay yerinden kaçar. Olayı gören köylüler Bakırcının başında birikmiş, hanımı da yerde yatan muhtara sarılıp ağıt yakmaya başlamış, köy feryat, figan..! Köylüler Bakırcı öldü sanmışlar. Kafasına yediği sopanın etkisiyle 3-5 dakika baygın yatan Bakırcı muhtar yavaşça gözlerini açmış ve başında ağıt yakan hanımına “Yenge başımda bağırma, müsaade et biraz hava alalım” der. Köylüler hem şaşırırlar hem de katıla, katıla gülmeye başlarlar. O gündür, bu gündür Toros dağlarındaki köylerde özelliklede Günyaka köyünde “Kafasından darbe alan, hanımına yenge diye seslenirmiş “sözü deyim olmuştur. Bu günde çok büyük şaşkınlık yaşayan kişiye aynı deyim kullanılır. “Kafasından darbe alan, hanımına yenge diye seslenirmiş “
Halktan aldığı vekâleti kendi gücü zanneden siyaset tiranlarına tavsiyemiz; Bakırcı muhtar gibi olmayın. Elinizdeki koltuğun gücüne güvenerek önünüze gelene zulüm etmeyin! Kamudan aldığınız güçle yanlarına yanaşılamayan kibir kulelerine dönmeyin… Halk ilk seçimde sopayı kafanıza yapıştırır. Sandık sonuçları açıklandıktan sonra evin yolunu bulmak için şaşkınlıktan hanımınıza “Yenge bizim ev ne taraftaydı ” dersiniz. Bizden söylemesi… Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın.