3.Selim Dönemi: (1789-1807)
Osmanlı’da modernleşme adımları 3. Selim’in(1789-1807) dönemiyle başladığından bahsedebiliriz. 3.Selim’in tahta çıkışı, Avrupa’yı sarsan Fransız İhtilali ile aynı döneme rastlamakta. 3. Selim’in Avrupa’ya büyükelçiler yollayarak Türkiye’ye taşımaya çalıştığı modernite, bir yandan yöneticilerin bildikleri eski dünyaya hoşça kal demeleri gerekliliğini ortaya koyarken, bir yandan da yerel kuvvetlerin sarılıp bırakmak istemedikleri güçlerini törpüleme gerekliliğini yanında getirmiştir.
Bu doğrultuda Osmanlı Devleti, Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip etmek isteyen bir yapıya bürünmeye başlamıştır. Takip eden süreçte Viyana’ya bir elçilik heyeti gönderilmiştir. Ardından yine aynı amaçla Paris’e Yirmisekiz Mehmet Çelebi gönderilmiştir. Bu gelişmelerden anladığımız kadarıyla Osmanlı Devleti, Avrupa modernleşmesini yakından takip etmek istemektedir. Gönderilen heyet ve kişilerden, Osmanlı dünyasına uyarlanabilecek olan yenilik ve gelişmeleri tespit etmeleri istenmiştir. Bu gelişmeler neticesinde değişim fikrinin temelleri atılmıştır. Ardından, yenileşme sürecinin Osmanlıdaki ilk karşılığı ise matbaa ve donanmada kendini bulmuştur. Buna rağmen, Tanzimat öncesi yenilik hareketlerinde ağırlıklı olarak askeri yenilikleri gözlemlemekteyiz
Osmanlı’da yapılan reformların ilk olarak askeri alanda kendini göstermesi şaşırtıcı bir durum değildir. Çünkü askeri yeniliklerin önünde dini ve siyasi bir engel yoktur. Fakat sosyal ve kültürel yeniliklerin önünde, saydığımız engeller kendini gösterecektir. Osmanlı Devleti bu sebeple hem geleneksel yapısını hem de yenidünya koşullarına uygun yenilikleri bir arada yürütmeye çalışmıştır. Bu karşıtlık ise modern yapı ve kurumların benimsenmesini zorlaştırmıştır.
Reformist padişahlardan biri olan 3. Selim tahta geçtiğinde Batı medeniyetinin örnek alınması gerektiğinin farkındaydı. Yapılacak olan yeniliklerin işlevini yerine getirebilmesi de bu şekilde sağlanabilecekti. Bu amaçla Batı’yı yakından takip etmek adına çeşitli adımları henüz şehzade olduğu zamanda atmıştı.
Sultan Selim’in bu düşünce alt yapısına sahip olmasının etkenlerinden biri de, Fransa Kralı 16. Louis ile şehzadeliği döneminde mektuplaşmasıydı. Bu deneyim, ona Osmanlı dünyasının Avrupa ile kıyas edildiğinde ne kadar geride olduğunu anlamasına dair bir bakış açısı vermişti. Sultan Selim, Batı’nın mutlaka takip edilmesi ve örnek alınmasının farkında olduğu için daha önce iyi ilişkiler içinde olduğu 16. Louis’e elçi olarak İshak Bey’i göndermiştir. İshak Bey, Batı’daki diplomatik, siyasi, sosyal ve askeri yeniliklerin Osmanlı dünyasına taşınması ve uygulanması ile ilgili raporlar hazırlamak için görevlendirildi
Bu çabalar bize, 3. Selim'in yüzünü batıya döndüğünü ve imparatorluğun reformunun Batı odaklı bir seyir izleyeceğini göstermektedir. Sultan Selim, devletin içinde bulunduğu kötü durumu fark etmiş ve yükselen Batı medeniyetine dâhil olmak için adımlar atmaya çalışmıştır.
Sultan Selim’in ıslahat düşüncesi olgunlaşmaya başladığında, ilk olarak kaybedilen savaşlar neticesinde askeri ıslahatlar yapmanın en acil ihtiyaç olduğunu düşünmüştür. Bu doğrultuda, uzun süredir etkili bir askeri güç olmaktan uzaklaşmış olan yeniçeri ocağı üzerine odaklanmıştır. Bu ocağın eski gücünde olmamasını, zamanla kendi içindeki geleneklerden uzaklaşmasında görmüştür. Çünkü ocağın içine geleneksel yöntemler dışındaki kişilerin dâhil edilmesiyle birlikte, ocak eski etkisinden uzaklaşmıştır. (Bu düşünce eğiliminin sonucu olarak, modernist düşünce akımı ordu içinde genç subaylar arasında yaygınlaşmıştır.)
Sultan Selim’e göre ocağın zamanında başarılı olmasının sebebi, askerlerin üstlerine duyduğu derin saygı ve itaat ile birlikte, yine askerlerin kanunlara itaati ve dine hizmet etmesi şeklindeydi. Bozulan durum ise, tam olarak burada ortaya çıkıyordu. Zaman içerisinde bu niteliklere sahip olmayan kişiler ocağa dâhil olarak sistemin bozulmasına sebep olmuştur. Çözüm ise, bu kişileri tespit edip, ocaktan uzaklaştırmak ve nitelikli kişilerin ocağa dâhil edilmesi ile mümkün olacaktı
3. Selim’in ilk ıslahat girişiminin askeri olmasının birçok mantıksal sebebi vardır. Osmanlı Devleti savaşları kaybetmeye devam ederse, ıslahat girişimleri için uygun ortam da sağlanamayacaktı. Bu sebeple askeri yenilikler ile öncelikle ordu üzerinde ıslahat yapılması ve daha sonrasında güçlü bir ordu teşkilatı sayesinde diğer yeniliklere sıra gelmesi şeklinde düşünülmüştür.
Bu dönemdeki yenilikleri kapsayan Nizam-ı Cedit yenilikleri, kelime manası olarak çift anlamlıdır. Birinci anlamı; askeri yenilikler neticesinde Avrupa’daki gibi modern bir ordunun kurulmak istenmesi şeklinde özetlenebilir. İkinci anlamı ise; Sultan Selim’in askeri alandaki yenilikleri ile birlikte diğer alanlarda yapacağı kültürel ve sosyal tüm yenilikleri kapsayacak daha geniş anlamda kullanılmasıdır. Her iki anlamda da III. Selim, devletin yüzünü tam olarak Batıya çevirmek istemektedir. Bu sebeple Avrupa’daki sanat, ekonomi, zirai ve bilimsel gelişmelerin devletin idare edilmesinde temel oluşturmasını istemiştir. Bu doğrultuda Nizam-ı Cedit yenilikleri, devletin batılılaşma yönünde attığı ciddi adımlar arasında yer almaktadır.
Bu düşüncelerine ek olarak Sultan Selim ıslahatlar ile birlikte akıl birliğine de önem veriyordu. Islahatların çok yönlü bir şekilde yerleşmesi için 1792’de sadrazam ile birlikte birçok kişiye devletin işleyişindeki bozuklukların tespiti ve çözümü için önerilerini bir layiha(herhangi bir konu hakkında görüş bildiren yazı) şeklinde bildirmelerini istedi. Bu şekilde yenilikler, tek bir akıldan çıkan kapsamsız halinden kurtulacak ve daha kapsamlı olması sağlanabilecektir.
Verilen emirden sonra toplamda 22 layiha sunulmuştur. Bu layihalar ile askeri düzendeki eksiklikler çarpıcı bir şekilde öne sürülmüştür. Genel kanı ise, yeniçeri ocağının ıslahı ile birlikte yeni ve Avrupa tarzında düzenli bir ordunun en baştan kurulması şeklinde olmuştur. Bu safhada, yeniçeri ocağının tamamen kaldırılmasına dair doğrudan bir fikir yoktur. Çünkü belli bir ıslah ile eski etkisine kavuşacağı konusunda ümit devam etmektedir. Devam eden süreçte, askeri alanda kumbaracı ve lağımcı sınıfı ile ilgili yenilikler yapılmıştır. Topçu ocağı ıslah edilmiş ve Nizam-ı Cedit ordusu kurulmuştur. Yeniçeri ocağı, gelecek tepkilerden dolayı ıslahatların uygulanacağı ortamın bozulmasından korkulması sebebiyle kaldırılmamıştır. Bunu, kendisinden sonra gelecek olan II. Mahmut yapabilmiştir.( 3. Selim’in kısır olmasından kaynaklı, çocuğu olmamıştır. Bu durumdan dolayı 3. Selim, 2.Mahmut’u oğlu gibi yetiştirmiş, kendi fikirleri doğrultusunda büyütmüştür.)
Askeri ıslahatların yanında Sultan Selim; idari, siyasi, diplomatik ve ekonomik birçok yenilik de yapmıştır. Ciddi manada çeviri çalışması da bu dönemde gerçekleşmiştir. Yabancı dilde eğitim ve tercüme eserler için gerekli temeller bu dönemde atılmıştır. Bunlara ek olarak, paranın değerinin korunması, yerli malı kullanılması, idarede görev süreleri ve yetkilerinin düzenlenmesi gibi birçok yenilik Osmanlı topraklarına girmiştir.
3. Selim dönemi yenilikleri, kendisinden sonra gelecek birçok yeniliğin önünü açacak bir şekilde gerçekleşmiştir. Osmanlı’da yaşanan bozulmanın iç sebeplere bağlı olduğu anlaşılmış ve reformlar devletin kendi içerisinde yaptığı yenilikler olarak meydana gelmiştir. Devlet otoritesi, bu dönemde tekrardan devlet içerisinde sağlanmaya çalışılmıştır. Nizam-ı Cedit yenilikleri gelecek olan tepkilerden de çekinildiği için tedbirli bir yenileşme hareketidir. Eski ve yeni yapıların bir arada varlığını sürdürdüğü şekilde gerçekleşebilmiştir. Çünkü padişah aynı zamanda yeniliklerin dine de uygun olması şartını göz ardı edememiştir.
Bunun dışında, geleneksel toplumlarda gerçekleştirilen yeniliklerin eski sistemin tamamen kaldırılarak gerçekleşmesi radikal olarak değerlendirileceğinden gelenekselcilik göz ardı edilememiştir. Yeniçeri ocağının kaldırılmak istendiği halde kaldırılamaması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Fakat Nizam-ı Cedit yenilikleri, toplumun kapsamlı bir şekilde yeniliklere maruz kalmasına olanak tanımıştır. III. Selim’den sonra gelen padişahlardan yenilikçi adımlar atanların dayanak noktası, yine Nizam-ı Cedit yenilikleri olmuştur. Bu sayede geleneksel görüşten kopuş için gereken meşruiyet adına geçmişten kaynak gösterilen kişi III. Selim olmuştur.
3. Selimden sonra yenilikçi adımlar atan bir diğer reformist padişah II. Mahmut’tur. Onun dönemi, gerçek anlamda radikal yenilikler yapılan bir süreç olarak ele alınmaktadır. Çağdaş Osmanlı reformlarının temelleri bu dönemde atılmaya başlanmıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı: Emevi Kültürünün Osmanlı içindeki yansımaları olarak görebileceğimiz, Köse Musa ve Topal Ata'nın körüklediği isyandır. Şeyhülislam Topal Ata 3.Selim’in yaptığı reformların kendi gücünü azaltacağını görüp yeniçerileri ve halkı galeyana getirmiştir. Yeniçerileri Nizamı Cedit ordusuna karşı doldurmuş; halkı da hıristiyan adetleri gelecek, dinimiz imanımız elimizden gidecek diyerek isyanın altyapısını sağlamlaştırmıştır.
Bu söylemlerin tabanda ve yeniçeride karşılık bulması ile isyan başladı. Büyükdere Çayırında toplanan asiler, Kastamonulu Kabakçı Mustafa’yı lider seçtiler. İsyan genişledi. Beş yüz kadar asi, İstanbul’a yürüdü. Asileri, Levend Çiftliğindeki bir tabur nizami asker durdurmaya kafiyken, Köse Musa, Nizâm-ı Cedid askerinin harekatını durdurdu. Sultan .3. Selim kan dökülmesini istemedi. 3. Selim (“Bu işlere sebep, benim yumuşak huylu olmamdır.)” demesi üzerine, Köse Musa, âsileri teskin edeceğini ifade ederek, Nizam-ı Cedid askerlerinin kaldırıldığı hakkındaki fermanı çıkarttı.
Kararın hemen ardından Köse Musa harekete geçti. Çardak ve Unkapanı İskelesine gelen asiler, yeniçeriler ile birleşip, Nizam-ı Cedid taraftarı devlet adamlarını katlettiler. Daha sonra "Padişahı da istemiyoruz "diye bağıran asiler, 29 Mayıs 1807’de, Sultan 3. Selim'i tahttan indirip, yerine 4. Mustafa'yı geçirdiler. Sultan Selim daha sonra boğdurularak öldürüldü. (Kabakçı Mustafa İsyanı, 16. Yüzyıldan itibaren süre gelen Türk kültürü ve Emevi kültürü arasındaki çatışmaların siyasi alandaki yansımalarına örnek olarak gösterilebilir.)
YAZAR: Şerif Sinan Nuh